FATİH’İN FERMANI II
Fetihten önce, Latin işgalcilerin Katolik baskıcı yönetimi nedeniyle İstanbul’da Ortodoks Kilisesi diye bir şey kalmamıştı. Katolik zulmünden çok az papaz sağ kalabilmişti. Hemen tüm Ortodoks kiliseleri tahrip edilmişti. İstanbul Patrikhanesi 1204’ten beri, Roma’ya bağımlıydı ve oradan atanan bir temsilci tarafından yönetiliyordu. 1261’e kadar, İstanbul da Ortodoksluk adına ne bir kilise ne de bir cemaat vardı. Aslında 1054’te karşılıklı olarak birbirlerini aforoz etmiş bulunan iki kilise birbirlerini zaten yok sayıyorlardı.
Fetihten sonra II. Mehmet İstanbul’daki Rum ahalinin görüşlerini de alarak, eski Osmanlı Başkenti olan Edirne’de bir manastırda inzivaya çekilmiş olan, Gennadios’u arayıp buldurtarak Saray’da kabul etti. Ortodoks cemaatini toplayarak artık kendi kilisesini kurabileceğini bildirdi. Ancak patrik olarak atanmasına ruhâni rütbesi müsait olmadığından rütbesi Fatih’in buyruğu ile alelacele en son ruhâni rütbeye yükseltilerek Havariyyun Kilisesi piskoposluğuna getirildi. Aynı uygulama Ermeni Cemaati için de yapıldı. 1461 yılında, Bursa’da yaşamakta olan Metropolit Hovakim’i İstanbul’a getirterek, O’nu fermanla Baş Patrik olarak atıyor. Rum Kilise yetkililerinin Gennadios’un Patrikliğine hiyerarşik rütbe geleneği nedeniyle itirazlarının aynısı burada da yaşanıyor, Ermeni kilise adamları Erivan’da ki başrahibin liyakat olarak Patrik olmaya uygun olduğunu Bursa’dan getirtilen Hovakim’in bu rütbe için uygun olmadığını Saraya arz ediyorlar. Tabii ki Fatih Sultan Mehmet Han her iki cemaatin geleneksel ruhâni hiyerarşilerini bir kenara bırakıp bu cemaatlerin, bundan böyle kendilerine verilen Ferman-ı Hümâyun gereğince yaşamlarını sürdürmelerini sağlamıştır.
Gennadios 1454 de, batılıların Doğu ve Batı Kiliselerinin aforozları karşılıklı olarak kaldırıp iki kiliseyi birleştirme politikaları başlatması üzerine, 1204’deki Lâtin istilacıların zulmünü halka bir kez daha anlatarak bu birleşme senaryosuna şiddetle karşı çıkmış ve “Türklerin kılıcı Frenk”in ekmeğinden yeğdir” diyerek Osmanlı Devleti yanında saf tutmuştur.
Gennadios’a, Sarayda düzenlenen muhteşem bir törenle, II. Mehmet tarafından Patrikhâne âsası ve fermanı verildi. Asıl adı Scolarüs olan Gennadios, Aralık 1453 te patrik olarak atandı ve Gnadiyüs ünvanını aldı. Osmanlı devlet protokolünde vezir ile eşit bir rütbe kabul edildi. Kendisine Yeniçeri Çorbacılarından bir kıta koruma olarak tahsis edildi. Fermanda Fener semtindeki kilisenin (Bugün Fatih Camiinin yerinde bulunmuş olan Havariyyun Kilisesi’nin) kendisine tahsis edildiği, ibadet ve ayinlerinde tamamen serbest oldukları, Patrikhane dini efradının her türlü vergiden azade kılındıkları ve harabe halindeki kiliselerinin onarımı için yapılan tahsisatlar da yer almaktadır. Patrikhane bu Ferman ile Hukuki ve Cezai alanlarda tam bir muhtariyete sahip olmuş ve böylece Bizans döneminde dahi sahip olmadığı bir özgürlüğe kavuştu. Zira Bizans döneminde Ceza Hukukunu ilgilendiren davalar İmparatorluk makamının yetki alanında kalıyordu. Sultan ayrıca bir de beyaz at armağan ederek Patriğin bizzat kendi korumasında olduğunu dünyaya, daha doğrusu Katolik dünyaya ilan etmiştir. Böylece Osmanlı Devleti’nin tüm Ortodoks’ları, sadece Yunanca konuşanlar değil, Bulgarlar, Sırplar, bir kısım Arnavutlar, Makedonlar, Eflâk-Boğdan ahalisi bu kiliseye bağlanmış oldu. Buralardaki ulusal kiliselerin tamamı İstanbul Fener Patrikhanesi’nin ruhanî, adlî, idarî ve mali otoritesi altına giriyordu. Ortodoks Patrikhanesi kurulduğu günden bu yana ilk kez böylesine geniş imkânlara ve saygınlığa kavuşuyordu.
Patrikhane 1,5 yıl sonra civar semtlerde cemaati olmadığı için gene bu papazın ricası ile Pammakaristos manastırına (bugünkü Fethiye Camii) nakledilmiştir. Ancak III. Murat zamanında bu bölgede Müslüman nüfusun hızla artmasından da şikâyetçi olan Patrik gene Padişah’tan Patrikhanenin Fener’e naklini istemişlerdir. 1821 Mora ayaklanmasını silah ve asker olarak destekleyen Rum Patriği II. Gregorios bugünkü Patrikhanenin orta Kapısı önünde asılarak idam edildi. O tarihten sonra Patrikler aynı yerde bir Türk Devlet Büyüğü asılmadıkça orta kapının açılmayacağına yemin ettiler. Bu orta kapı bugün hala kapalı bulunmaktadır. 1856 Islâhat Fermanıyla Patrikhanenin yetkileri daha da genişletilmiş, Patriklerin görev süreleri ömür boyu olarak uzatılmış, ayrıca Patriğin Osmanlı tebâsında olması şartı da kaldırılmıştı.
Bu konuyu betimleyen bir mozaik bezeme, devrin Rum sanatçıları tarafından Fener Patrikhanesi giriş holünün duvarına da resmedilmiştir. Ancak uzun bir süre oraya fotoğraf makinası (ve hatta kağıt ve kalemle dahi) ile girmek kilisenin papazlarınca engellenmişse de son yıllarda bu engelleme kilise yetkililerince hafifletilmiştir. Roma’daki Papalık la İstanbul’ da ki Patrikhane arasındaki aforoz 1964 Kıbrıs olaylarının başladığı ortamda, karşılıklı olarak kaldırılmış olsa da bu yumuşama 1204 katliamları nedeniyle halka yansımamıştır.
Resim II.Gennadios’un Sarayda düzenlenen törenle Huzurda, Ortodoksluğun İstanbul’da yeniden doğuşunu ilan eden Fermanı alışı anını betimlemektedir.
Fatih’s Edict
Before the conquest of Istanbul by Fatih Sultan Mehmet, Orthodox church came to an end because of Latin intruder’s Catholic oppressive rule. Few priests survived from the Catholic perseqution. Almost all Orthodox churches were destroyed. Istanbul patriarchate had been attached to Rome since 1204 and ruled by an appointed representative of the Rome. Until 1261, there was no church or congregation in the name of Orthodoxy in Istanbul. In fact, in 1054, two churches that excommunicated each other were ignoring each other. After the conquest, Sultan II. Mehmet by taking the opinions of the Greeks in Istanbul searched and invited Gennadios to the Palace. Gennadios was an Orthodox priest he was in the old Ottoman capital city, Edirne at seclusion in a monastery. Sultan ordered him gathering the congregation to establish Ortodox church. Gennadios promoted to spritual leader, Havariyyun Churches bishop by Sultan II. Mehmet. The same application made for Armenians. Havakim, the metropolitan bishop who was living in Bursa, was brought to İstanbul, appointed by the Sultan as chief patriarch. As Greek Church officials objected to Gennadios’s leadership, because of the hierarchical rank tradition; Armenian church also objected to the Sultan for metropolitan Hovakim. They insisted that the high priest in Yerevan was more suitable in merit. Fatih Sultan Mehmed Khan provided both of the congregations living according to Sultan’s edict (Ferman-ı Hümayün) under the rule of the leaders chosen by Sultan contrary to their request of hierarchical rank tradition. In 1454 westerners initiated policies to unite the western and eastern churches by removing the mutual excommunication. Gennadios described the cruelty of Latin invaders in 1204 to the congregation. He strongly opposed to the unification of two churches. He said “the sword of the Turks is better than the bread of the Franks” and sided with Ottomans. Gennadios was given the patriarchate scepter and edict by Sultan II. Mehmet in a magnificent ceremony held in Palace. He took the title of Gnadius Gennadios his real name was Scolarüs Gennadios. He was appointed as patriarch in 1453. An equal rank with visier was determined in the Ottoman state protocol. Janissary group (Yeniçeri Çorbacı) was assigned to him as guard. In the edict it was dictated the church in Fener district (in place of today’s Fatih Mosque) was assigned ( Havariyyun church) to Orthodoxes. They were free in worship and rituals, patriarchate religioun communuty was exempt from tax, allowance for the repair of churches in ruins was provided. With this edict, the patriarchate gained full autonomy in the legal and criminal fields, and freedom that they could not have in the Byzantine period, cases concerning criminal law were under the jurisdiction of the Byzantine imperial authority. The Sultan also declared to the Catholic World that the patriarch was under his protection by presenting a white horse to Gennadios. In Ottoman reign, all Orthodoxes, Greeks, Bulgarians, some of the Albanians and Moldavian people attached to this church. The churches in the regions were under the spritual, judicial, administrative, financial authority of the Istanbul Fener patriarchate. For the first time since its establishment the Orthodox patriarchate was gaining such wide opportunities and prestige. After 1.5 year the patriarchate was transferred to the Pammakariostos monastery (today’s Fethiye mosque) with the request of Gennadios as there was no congregation in the vicinity. But at Sultan III. Murat period the patriarch who complained about the rapid increase in the Muslim population demanded to return to the Fener Patriarchate. Greek patriarch II. Gregorius supported the Mora raid in 1821 with arms and soldiers. For this reason he was hanged in front of the middle gate of today’s patriarchate. After that day the patriarchs swore that the middle gate would not be opened unless a Turkish statesman was hanged in the same place. This middle door is still locked today. With the 1856 reform edict, the patriarchs power was expanded, the terms of the office of the patriarchs were made for life time, and the condition that the patriarch be an Ottoman nationality was abolished.
A mosaic of decoration depicting this subject was painted by the Greek artist of the period on the wall of the enterance hall of the Fener Rum Patriarchate. For a long time the churches priests were prevented from entering there with a camera or even a pen and a paper. This obstacle has been alleviated in recent years. The excommunication between the papacy in Rome and the patriarchate in Istanbul was mutually abolished in the context of the 1964 Cyprus events, this event was not reflected to the public because of the 1204 slaughter.
II. Gennadios receiving the edict announcing the rebirth of the Orthodoxy in Istanbul in a ceremony held in Palace is depicted in the picture.