Hendek Savaşı

Hendek Savaşı

Konuyu, bildik bir kaynaktan; İslam Ansiklopedisi 17. Cilt sayfa 194/195 den irdeliyelim. Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığının bu eserinde. hicretin 5. yılı Şevval ayının 7’sinde (1 Mart 627) başlayıp Zilkade’nin 1. günü (24 Mart 627) sona eren Hendek savaşı için “  Hz. Peygamber, muhacir ve ensardan bazı sahâbîlerle birlikte hendek kazılacak yerleri tespit etti. Kazı sırasında da zaman zaman kendisi için kurulan Türk çadırından (kubbe Türkiyye) çıkıp bizzat çalıştı (İbn Sa‘d, IV, sayfa 83). “

Sonuçta Yüce Peygamber, M.S 627 yılında, Arabistan’da savaş alanında bir çadır kuracaksa, bu çadır niye Türk Çadırı olarak kurulmuştur? Biz Türklere unutturulmaya çalışılan bu olayı biraz daha derinlemesine araştırınca, bakın ortaya ne gerçekler çıkıyor….

“- Kureyş kabilesi ile Hz. Ali’nin babası ve Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talib arasındaki diyaloğa bakalım: “Ey Ebu Talib! Ya yeğenini susturup, iddiasından vazgeç! Ya da Türk vatanlarına geri gidin.”

Ebu Talib, bu tehditlere karşı 94 mısralık bir şiir olan Qaside Lamiyye ile cevap verdi. İşte gazelden bazı bölümler:

“Düşman gücümüze boyun eğiyor ve reddediyor. Ancak bizden onları Türklerin ve Aftalitlerin kapılarına götürmemizi istiyorlar. Allah’ın evine yemin ederim ki yalan söylüyorsun. Ne Mekke’den çıkacağız ne de Türk yurduna geri gideceğiz.” işler halledildi.” (Ebu Hafs Zeynuddin Ömer bin Muzaffer bin Ömer İbnu’l-Verdi “Fayz-i Yezdan: “Kaside-i Lamiye tercümesi”. İstanbul. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 2006,sayfa 167.) “ Burada bir ilginç nokta da Aftalitler yani Akhunlar’ın Türkler ile birlikte anılmasıdır. Demek ki, Türk düşmanları, Peygamber efendimizin soyunu çok iyi biliyorlarmış. Dahası, Hazreti Hüseyin’in Kerbela olayından önce Türk yurtlarına gitme isteği, İktidarda ki Yezit tarafından engellendi, çünkü Hazreti Hüseyin Horasan’daki soydaşlarıyla birleşerek büyük bir güçle geri gelmesinden korkuluyordu…

Hz. Muhammed’in soyunun Türk olduğunu dile getiren tarihçilere göre Peygamberimiz “Ben o Araplardan değilim” derken, O’nun, zamanla Arap dilini benimseyen kavimlerden birine mensup olduğunu vurgulamışlardır. 13. yüzyılda yaşamış önde gelen bir İslam filozofu olan Qutbuddin Ravandi şöyle yazar: “O (peygamber) … dar gözlü bir Türktü…” ( Ravandi. Rahat al-sudur wa ayat al surur. Editör. Muhammed İkbal, GM S, Londra, 1921.).  Hz. Muhammed’i Medine’ye davet eden Evs ve Hazreç Kabileleri, Sümerler’in dağılmasında sonra Yemen Bölgesine ve zamanla Medine’ye göçen Sümer Boylarıdır. Akabe’de  “Muhammed(S.A.V) bizdendir.” diyen ahaliye, Resulullah “- Kanınız kanımdandır.” Diye karşılık veriyor ( Medine Vesikası üzerine tartışmalar, Birikim dergisi Mart 1993 sayı 47, sayfa 40-46 ).  Sonuç olarak geldik mi şimdi, Atatürk’ün “ Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” sözünün ne kadar gerçek olduğuna. İlaveten  “Eğer araştırırsanız Peygamberimizin Türk olduğunu ispat edebilirsiniz”  diyen de Atatürk’tür.

Peygamber Efendimiz, Mekke’nin fethinden önceki kuşatma sırasında Türk çadırında İslam ve Türk düşmanı olan Ebû Süfyan ile görüşmüştür.” Türk düşmanlığı, o günden bu yana bir Ebu Süfyan geleneği haline gelmiş ve halen Devlet adamları tarafından bütün şiddeti ile sürdürülmektedir. Bu düşmanların gerçekte İslamiyet ile pek bir sorunları yoktu. Asıl kaldıramadıkları olay, tahammül edemedikleri şey Yüce Peygamber’in Türk Soylu olmasıdır. Devlet yönetimini hile ve şiddetle ele geçirdikten sonra camilerde günde birkaç kez yatıp kalkarak, namaz kılıyormuş gibi görünmek onlara zor gelmiyordu. Ama nasıl olurda Arabistan ülkesinde bunca soylu(!) Arap kabilesi dururken Peygamberlik bir Türk’e verilebilirdi.  Bu günde Türk ve Atatürk düşmanlarının kaldıramadığı olay budur. Bu günkü kimi siyasetçilerde aynı eski ustaları olan, Ebu Süfyan, Muaviye ve Yezit’in yaptığı gibi, Allah’ın emirlerini unutup, seccadeye, baş örtüsüne ve süslü camilere tapmıyorlar mı? Bu saydığımız adamlar İslam Devletinin en üst kademesinde olan, İslamın Halifesi, Müslümanların İmamı gibi lakaplarla anılıyorlardı. Ama gerçekte Peygamber evlatlarının katilleridirler.

Bu resmi yapma konusunda beni yüreklendiren ve gönderdiği dip notlarıyla resmime büyük katkıda bulunan Sayın  Məmmədtağıbəy Nağıbəyov’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.  

The Battle of Hendek(moat)

Let’s scrutinize the topic from a  well known  source: Encyclopedia of Islam volüme 17 page 194-195;At the Turkiye’s Religious Affairs Administration’s  work, it was written that Hendek Battle begun at march 1,year 627  and ended at March 24, year 627.Our prophet Hz. Muhammed and Medina local and migrant people decided together which places should be dug for defense before the battle.

At the digging process,Hz Muhammed monitored from his Turkish Tent (Kubbe Turkiyye) which was mounted for him, and time to time he himself attended to the digging process.Why in year 627,Hz Muhammed’ s  tent was Turkish tent? If we investigate  the event deeply; that was  tried to make Turks to be  forgotten ; lets see what reality appears…

Lets look at to the dialogue between Kureyş  Clan notables and  Hz. Muhammed’s uncle and Hz. Ali’s father Ebu Talib: “Ebu Talib you must choose one of these;shut up your cousins mouth,make  him silent and renounce him from his thesis or gather your followers and return to the Turkish homeland.

According to the menace,Ebu Talib answered with 94 verses of a poem: “Kaside-i  Lamiyye”. Part of the poem brought below: “ The enemy complied to our strength and rejected.But they want from us  to lead them on to  the Turks’ and  Aftalits’ borders. I swear that you are telling a lie. We will not walk away from Mecca, and we will not return  to Turks’ homeland, we had straighten affairs.” (Ebu  Hafs Zeynuddin Ömer bin Muzaffer bin Ömer İbnu’l-Verdi “ Fayz-i Yezdan: “ Kaside-i Lamiyye translation  Marmara University Religious Study foundation , İstanbul  2006, page 167). An interesting point that Aftalits’ (Akhuns) mentioned related with Turks. So  enemies of Turks knew very well  our prophet’s family line. Before Kerbela event , Hz. Huseyin’s  desire to go to Turks’ homeland, prevented  by Yezid. He was  afraid of Hz: Huseyin’s return with a great power of Turks. Some historians told that Hz. Muhammed’s family line was from Turks, as Hz. Muhammed said “I am not from those Arabians” some of others told that Hz. Muhammed’s family line was from the clans that adopted  Arabic language. In XIIIth century Islamic Philosopher Kutbuddin Ravandi had written for Hz. Muhammed: “ He was a narrow eyed Turk.” (Ravandi Rahat  Al Sudur wa ayat al Sudur)Editor Muhammed İkbal GMS london 1921). Evs and  Hazrec clans  whom  invited  Hz. Muhammed  to Yathrib  are  from  Sumerians   that were immigrated to Yemen and after to Yathrib. People in Akaba called  Hz.Muhammed,”your ancestors are  from us” and Hz. Muhammed answered to them:” Your blood is from my blood.”(Debate on Medina Certificate Birikim Magazine March 1993 number 47 page 40-46). Atatürk said “strength  that you need is in your noble blood in your veins”.Atatürk’s apothegm is really true.He also said:”If you search;you should proof that our Prophet Hz. Muhammed’s ancestors are Turks.” Hz. Muhammed, before Mecca conquest, at the blockade in Turkish Tent; he interviewed with the enemy of  Turks and Islam Ebu Süfyan. Turks enmity became Ebu Süfyan tradition since that day and already be continued by statesmen. These enemies really does not conflict to Islam but they can’t intolerate that our Prophet’s ancestors are Turks.After conquering the state government  with fallacy and violence in mosques several times in a day screw around as pretending perform the salaat was not difficult for  them.But in Arabia where there were many noble Arabs objecting by saying  how could  the prophet maqam be given to a Turk. Today Turk and Atatürk enemies could’t tolerate this too. Today’s some of politicians like their old masters, Ebu Süfyan, Muaviye and Yezid; had forgotten God’s orders and adore to scarf,prayer rug,ornate mosques. Those statesmen,at the top level of İslamic world were called,Imams Caliphs. But they were really  the murderers of  Prophet’s  children.

I thank him very much to Mehmed Tagıbey Nagıbayov who encouraged  me to make this Picture and had given some helpfull notes about the event.