Ertuğrul Firkateyni 16 Eylül 1890 tarihinde Japon denizinde Oşima adası açıklarında battı. Tam sayısı bilinmemekle birlikte şehit olan denizci sayısı 600 civarındadır. 69 Mürettebat ise Kaşino köyü halkı tarafından sağ olarak kurtarıldı.
Seferin ana nedeni Sultan Abdulhamid’in Alman İmparatoru’na, Fransa Kralı’na, Hollanda Kralı’na ve hatta İran Şahına Osmanlı İmparatorluğu Yüksek Nişanı vererek onurlandırmasına rağmen, bunca gücüne rağmen Japon İmparatoru’na bu nişan verilmemişti. İki devlet arasında diplomatik ilişki olmaması nedeniyle Japon Hükümdarı Meici (1868-1912) araya İngiliz Büyükelçisini ricacı olarak birkaç kez Yıldız Sarayı’na bu maksatla göndermiş, Abdulhamid nihayet bu İngiliz büyükelçisine Japon İmparatoru için de Osmanlı Yüksek Devlet Nişanı göndereceği haberini müjdelemiştir. Sultan Abdulhamid’in siyaseti gereği yaklaşık 30 yıldır ülkede dosdoğru savaş gemisi yapılmadığı gibi Abdulaziz’in hazinenin üçte birini harcayarak yaptırdığı gemiler de Haliç tersanesinde çürümeye terkedilmişti. Bu yatan gemiler için o tarihlerde yazılan bir askeri raporda, içinde şemsiye ile gezilen gemiler tabiri kullanılmıştır. Bu arada 3 adet büyükçe birer ahşap gezinti teknesi hüviyetinde 3 adet Firkateyn de yapılmış ki bunlardan biri de Ertuğrul Firkateyniydi. Denizci Subayların üst üste olumsuz raporu vermesine karşın Bahriye nazırının anlamsız ısrarıyla Firkateyn 9 aylık çok meşakkatli yolculuğuna çaresizlik içinde başladı (14.Temmuz 1889) ve Japonya’ya vardı, İmparator Meici yıllardır rüyalarını süsleyen Osmanlı Yüksek Devlet nişanına büyük bir törenle kavuştu. Japon yetkililer ve bizzat İmparator Meici küçücük firkateynin bu fırtınalı mevsimde geri dönüş yolculuğuna katlanamayacağını belirtmesine ve hatta gemicileri fırtınalar dininceye kadar Japonya da misafir etmek istemesine rağmen gene Bahriye nazırımızın karşı çıkması ile bu da mümkün olmamıştır. Bir ara İmparator Meici’nin, Firkateynin orada kalması ve mürettebatın Japon zırhlı gemisiyle İstanbul’a yollanılması teklifi de Osmanlı’yı küçük düşürücü bulunduğu için reddedilerek dönüş yolculuğu çaresiz başlamıştır. Buradaki bir trajik öykü de şehit olan Gemi Kaptanı Osman Paşa’nın, İstanbul’daki Bahriye nazırının damadı olması ve iki yüksek rütbeli subayın devlet anlayışlarını hiçbir zaman uyuşmayıp bu tatsızlığın Osman Paşa ile hanımı arasındaki evlilik ilişkisini de yıllardır olumsuz şekilde derinden etkilediğidir.
Trajik tarafı bir yana bırakılırsa gidiş yolculuğu, batının emperyalist iştahının oburlaştığı bir dönemde Avrupa başkentlerinde büyük bir telaşa ve diplomatik diş gösterme trafiğinin artmasına sebep olduğu gibi, gemi rotası üzerindeki tüm ülke halkları üzerinde de bir bayram heyecanı yaşanmasına neden olmuştu. Öyle ki gemi daha yola çıkmadan Hollanda, Yıldız Sarayı’na elçisini ricacı olarak yollayıp, geminin mümkünse Hollanda Antillerine (Endonezya’ya) uğramamasını, zira halk arasında zaten mevcut olan kıpırdanmaların Osmanlı Sancağının görülmesiyle isyana dönebileceğini belirtti. Gemi, Kızıl Deniz’den geçerken İngiliz işgali altındaki halklar, dünyadaki tek hür İslam ülkesi olan Osmanlı sancağını secde ederek selamladılar. Hindistan’da bazı kıyı şehirlerinde halkın Osmanlı sancağını görünce toplu olarak gösteri yapabilecekleri korkusuyla, İngiliz işgal güçlerince sıkıyönetim uygulandı. Bu tarihlerde Londra’da yayınlanan The Times ve 19th Century gibi saygın(!) gazetelerde Hilafetin Arapların hakkı olduğu, bunu Türklerin gasp yoluyla ele geçirdiği konusunda yoğun bir anti-Osmanlı kampanya başladı. Fransa’daki Osmanlı aleyhtarı karalama kampanyaları ise daha çok Sultan Abdulhamid’in şahsıyla, aile yaşantısı ile ve fizik yapısıyla ilgili idi. Batı ülkelerin hür basınında devlet fonlarıyla yaratılan bu karalama kampanyaları, o sıralar İstanbullu batı hayranı aydınlarca bile işlendi. Hatta batıda (makale yazarlarının fonlanması kesilince) ortadan kalktığı halde Abdülhamid ile alay etme eyleminin bizde elan devam etmesi, o günlerden kalmış bir miras olarak sürdürülmektedir.
Resim, geminin Japonya’ya gidiş seferini, nişanın takdimini ve dönüş yolculuğundaki felaketi betimlemektedir.
The Glorious Expedition of the Ertugrul Frigate
Ertugrul ship sank at 16 September 1890 at Sea of Japan near to Oshima island shore. Although the exact number is unknown approximately 600 sailors died at the accident. 69 sailors rescued alive by Kuchino village inhabitants.
Journey’s main reason was to present Japan Emperor, the Ottoman Empire medal. Although Sultan Abdülhamit gave that decoration to German emperor, French king, Holland king and Shah of Iran and honoured them; even though his tremendous power, Japan Emperor Meici was deprived. Because of no diplomatic connection between two reigns; Japan Emperor Meici (1868-1912) requested help from British ambassador. Ambassador went several times to Yıldız Palace for the request of decoration. At the end Sultan Abdülhamit gave the good news to British Ambassador that he should send the medal to Japan Emperor.
According to Sultan Abdülhamit’s policy, approximately 30 years no war ship was constructed at the country. Ships constructed by Sultan Abdülaziz, with one third of the treasury, were decaying at Halic dockyard. Those ships at Haliç dockyard was so out of date that, according to a military report that written on those days; “inside the ships, walking is possible only with an umbrella” expression was used. Three large wooden excursion ships were constructed during the reign of Abdülhamit. One of them was Ertugrul frigate. Navy officers, repeatedly gave unfavorable reports, however with navy minister’s meaningless persistance, Ertugrul frigate begun desperately its nine months lasting troublesome journey (14 july 1889) and frigate arrived to Japan. Emperor Meici’s dream for many years, came true. He reached Ottoman Empire Medal with a huge ceremony. Japanese officers and Emperor Meici himself warned that, at that stormy season, returning journey was dangereous. Emperor Meici offered Ottoman delegation to stay at Japan, till the stormy season was over; but with Ottoman minister’s opposition, this idea did not come true. Emperor Meici also offered Ertugrul frigate to stay at Japan and to send Ottoman sailors group to İstanbul with an armoured Japan ship. This offer was found humiliating by Ottoman officers and rejected. Returning journey to Istanbul begun desperately. Martyred captain Osman Pasha was Ottoman minister’s son-in-law. The mentality of two high ranking officers’ administration never matched. This unpleasentness impressed Osman Pasha and his wife’s marriage deeply for so many years.
Apart from the tragic side, Ertugrul frigate’s journey to Japan caused a great fuss and rising of diplomatic threats by several European governments, on the peak of this emperialist era. Besides this; festive excitement, among the people, had been raised at the same time in the countries on the ship’s course. Holland government sent Holland ambassador to Yıldız Palace to request not to go into Dutch Antilles (Indonesia) on the way because local people’s freedom desire might cause rebellion by Ottomans’ ship arrival. As the ship passed through Red Sea, people under the British occupation saluted prostrating, the flag of Ottoman Empire; which was the only free Islamic Country’s in the world. At some coastal cities of India, the possibility of collective popular demonstrations; martial law was imposed by British occupation forces. At those days, The Times, 19th Century etc. newspapers published in London, had written that caliphate was the right of Arabs but Turks seized it by extortion. About these matters newspapers launched an intense anti-Ottoman campaign. Anti-Ottoman smear campaigns in France is more about Sultan Abdülhamit himself, family life and his physical features. The governments funded the anti-Ottoman smear campaigns which were publicized by free press in Western countries. Western fan intellectuals from İstanbul also participated in those campaigns. When funds cut, article writers of West terminated those campaigns, but in our country some writers still continue to make a mock of Abdülhamit. That is a heritage from those days. The Picture shows Ertugrul frigate’s Journey to Japan, medal, accident on the way back.