Mevlana

MEVLANA VE ŞEMS-İ TEBRİZİ II

Mevlânâ uzun yıllar süren eğitimi neticesinde tefsir, hadis, fıkıh, lügat Arapça gibi ilimleri tahsil etmiş asrının önde gelen bilginlerinden olmuştu. “Bütün ömrümün hâsılı şu üç sözden fazla değildir: ‘Hamdım piştim yandım’” diyen Mevlânâ; babası Sultânu’l Ulemâ’nın ve Seyyid Burhaneddin’in feyizleriyle pişmişti fakat manevi yolculuğu son durağa; maksada henüz erişmemişti. Sayısı yüzleri bulan müritleri ve öğrenciler vardı. Bütün zamanını öğrencilerini eğitmek ve müritlerini irşâd ile geçiriyordu. İşte bu haldeyken Mevlânâ’yı yakacak olan kıvılcım ortaya çıkar: Şemseddin Tebrîzî.

Şeyh Sellebâf-ın müridi olan Şems; ulaştığı manevî derecelerle tatmin olmamış olgunların noktasını tamamlayacak bir mürşid ihtiyacı ile diyar diyar geziyordu.

Şems 29 Kasım 1244 tarihinde Konya’ya gelir. Şekerciler Hanı’na iner. O dönemde Mevlânâ dört medresede birden ders veren bir âlimdir. Bir gün Mevlânâ yanında öğrencileriyle Şekerciler Hanı’nın önünden geçiyordu. Onları gören Şems Mevlânâ’nın bineğinin dizginini tuttu ve ona bir soru sordu: “Ey dünya ve mana bilginlerinin sarrafı söyle! Muhammed (S.A.V) Hazretleri mi yoksa Bâyezid-i Bistamî mi daha büyüktür?” Mevlânâ: “Hazreti Muhammed (S.A.V), bütün peygamberler ve velilerin reisidir. Büyüklük O’nundur” dedi. Bunun üzerine Şems: “Hazreti Muhammed(S.A.V) ‘Ya Rabbî seni tesbih ederim, biz seni lâyık olduğun gibi bilemedik’ dedi, oysa Bâyezid: ‘Ben kendimi tesbih ederim, şanım ne kadar yücedir’ buyuruyor” dedi. Mevlânâ cevaben: “Bâyezid’in susuzluğu bir yudumla dindi ve suya kandı. Halbuki Peygamberimiz zaten deryalar içindeydi. -aman ya Rabbi ben seni hakkıyla bilemedim, ben seni anlatamam senin kendini tanıdığın gibi sana hamd ediyorum derdi. Bayezidi Bistami’nin kalbi ve dimağı küçüktür. Az bir tecelliyat karşısında kendini kaybeder de, ‘Kendimi tesbih ederim benim şanım ne büyüktür’ der” buyurdu.

Bu olay Mevlana’nın hayatının dönüm noktası olur. Hükümdarların Saray kapısında ayakta karşıladığı, bu günkü kavramlara göre devrin hem Valisi, hem Savcısı, hem imamı ve hem de Üniversite Rektörü olan kimsenin yolunu kesip, atının yularından tutarak böyle ulu orta imtihan eden yabancının “Hâl”i, ruhunda derin fırtınaların patlamasına sebep olur. Bir an kendine gelerek yabacıyı evine misafir olarak davet eder. Şems, “Sen benim kahrımı çekemezsin” diye cevap verdi. “Olsun elimizden geleni yaparız” diyerek, aldı evinin başköşesine misafir etti.

Şems daha önce Evhadüddin-i Kirâmiye de yaptığı gibi, daha ilk gün kendisine şarap getirmesini söyler. Mevlana ev ahalisinden kimseye – eve gelen misafir şarap istiyor gidip alıverin – diyemezdi elbet. Nâçar, bizzat kendisi etraftakilerin şaşkın bakışları içinde, Rum Mahallesi’ne giderek bir testi şarap alır. Rivayet olunur ki, pürtelâş şarapçıdan çıkarken, ayakları dolaşır, sendeleyerek kürkünün altına sakladığı şarap testisiyle birlikte yere düşer. Eteklerinin arasından damla damla kırmızı bir şey damlıyordu. Koynuna soktuğu eliyle hemen testiyi yoklar ve “-Allah’a şükür, akan kanmış.” der. Yine rivayet olunur ki üç gün üç gece hiç uyumadan sohbet ederler. Mevlâna, medreseyle ilişkisini keser, halka yaptığı vaiz ve nasihatı terk eder, gecesini gündüzünü Şems ile beraber geçirmeye başlar. Oğlu Sultan Veled bu beraberliği şöyle anlatır. “Bir gün ansızın Şems çıkıp geldi. O’na ulaştı. Mevlâna’nın gölgesi O’nun ışığında yok olup gitti. Aşk âleminin ötesinden sessiz bir seda erişti. Şems, ona mâşuk halinden bahsetti. Mevlâna (çocukluğundan beri aldığı derslerle) bilgide nihayete ulaşmıştı. Şimdi ise (öğrenmeye) yeni baştan başladı.”

Halk arasında dedikodular yayılır, herkes Mevlana’yı kendilerinden uzaklaştırdığı için Şems’e kin duymaya başlar. Bütün Konya halkı ayaklanırlar. Hiç kimse Şems’in kim olduğunu ve nereden geldiğini bilmez. Sonunda hepsi birleşerek Şems’in aleyhine yürürler. Müritler arasında büyük heyecan olur. Hicri 643 senesi şevval ayında Şems kaybolup gider. Şeyh Selahaddin; medrese tahsili görmemiş ama Seyyid Burhaneddin’den feyz almış, Şems’in sohbetlerinde bulunmuş, engin gönüllü, velî tabiatında kâmil bir insandır. Mesleği kuyumculuktur. Bu yüzden lakabı Zerkûb’dur.
Bir gün Selahaddin, kuyumcular çarşısındaki dükkânında çırakları ile varak yapmak için altın döverken; oradan geçen Mevlânâ çekiç darbelerinden çıkan seslerin ahengiyle cezbeye kapılır ve sema etmeye başlar. Selahaddin, Mevlânâ’nın çekiç seslerinin ritmine uyarak sema ettiğini görünce; altının zayi olmasını düşünmeden çıraklarına: “”Mevlânâ semadan çekilinceye kadar varaklar lime lime olsa da çekiç vurun”” der.
O gün sema, öğle vaktinden ikindiye kadar devam eder. Selahaddin-i Zerkûbi Mevlânâ’nın müridi olur.

Aralarındaki dostluk on yıl sürer. Mevlânâ, bu dostluğu daha da perçinlemek için Selahaddin’in kızı Fatma Hatun’u oğlu Sultan Veled’e alarak akraba olurlar.

Mevlana and Şems-i Tebrizi

Mevlana as a result of his long years of education, he studied  interpretation of Quran, The prophet Muhammed’s deeds,Islamic law,lexicon, Arabic language and became the famous  scholar of the century. He said, my whole life can be described with these words: “I was immature, I was cooked, I burned”. He cooked with his father Sultanu’l Ülema and Seyyid Burhaneddin’s inspiration. But his spritual journey had not yet reached  its final destination. He had hundreds of students and followers. He was spending his time with educating the students and guiding the followers.  One day  his ordinary life ended, with the spark that would  burn Mevlana emerged: Şemseddin Tebrizi.

Şems was Sheik Sellebaf’s follower. He was travelling from city to city with the need of sheik who would complete his maturation degree which he didn’t satisfied with the spritual degrees that he had reached. Şems came to Konya on November, 29,1244. He stayed at Şekerciler inn.In this period Mevlana was  a scholar who teaches in four Madrasahs. One day Mevlana was passing by the  Sekerciler inn. Şems saw him, took the rein of his horse and asked a question. “ Hey! World and spirit realms expert! tell me, who is greater, Hz. Muhammed or Bayezid-i Bistami?”. Mevlana  answered: “ Hz. Muhammed is the head of all prophets and sacred men, he is greater”. Şemsaid:“Hz.Muhammed said , I glorify for you my God, we couldn’t recognise that you are so great. But Bayezid said, I glorify myself, my glory is eminent.” Mevlana answered: “ Bayezid’s thirst was quenched in one gulp, he sated with water.But our prophet Muhammed was already in oceans of water. He said oh my God I couldn’t know you as much as  needed .I can’t explain you. I praise you as you know yourself. Bayezid-i Bistami’s heart and brain is small,with a small inspiration he says: I glorify myself, my glory is eminent”.

With this event , a new page opened in Mevlana’s life. Mevlana was a great man, the rulers were meeting him standing at the palace’s gate, he was the governor, prosecutor,religious leader,Madrasah’s head  of the city.The status of a stranger when he stopped him and asked a question deeply affected Mevlana. Mevlana invited the stranger to his home as a guest. Şems said: “you can not endure my troubles”  Mevlana said “ We will do our best” and brought him to his house.

Şems as he wanted from Evhaüddin-i Kirami wanted wine from Mevlana. Muslims doesn’t tolerate wine so Mevlana couldn’t order from his men and he himself went to Greek district to get wine. He bought a jug of wine there. He was very anxious and fell down with the wine jug under his fur coat.There were red drops on the floor. He checked the jug, it was safe. He said: “Thanks to God it is my blood”.

Mevlana and Şems had long conversations . One of them lasted in 3 days and 3 nights without sleeping. Mevlana gives up  going  to Madrasah. He left preach to the people. He began to spent his day and night with Şems. Mevlana’s son Veled Sultan described this relationship: “ one day suddenly Şems came, he reached to Mevlana’s soul, Mevlana’s shadow disappeared in Şems’s light. Beyond the realm of love , silent voice emerged”.

Mevlana with education which began from his childhood,reached in knowledge to the highest point. Now he began from the beginning again. People gossip about Mevlana and Şems. Everybody hated  Şems  that he moved away Mevlana from them. Konya people rebelled. Nobody knew who the Şems was and where he came from. In the end they all unite and march against Şems. Great excitement arised among the followers of Mevlana. Şems disappeared in  643 (hicri calender) Şevval month.

Sheik Selahaddin didn’t have Madrasah education but he was a follower of Seyyid Burhaneddin. He had been in conversations of Şems. He was vast volunteered , God’s friend,matured man. His profession was jewellary so his nickname was “Zerkub”.

One day Selahaddin and his man were forging gold to make leaves. Mevlana was passing the Street in front of  Selahaddin’s shop.He heard the harmonious sound of hammer blows, he tempted and began whirling. Selahaddin said to his man “ go on forging gold up to the end of Mevlana’s whirling, it doesn’t matter if the gold is wasted”. That day whirling lasted from noon to the evening. Selahaddin Zerkub-i became the follower of Mevlana. Their  friend ship lasted ten years. Mevlana married his son Veled Sultan to Selahaddin’s daugher Fatma Hatun and they became relatives.